Huzurlu Bir Hayat

Huzurun Fotoğrafı

İnsanoğlu hayatta kalmayı öğrendiği andan itibaren uzun ve huzurlu bir hayat peşinde. Peki nedir acaba huzurlu hayat? Veya şöyle soralım; bizi huzursuz eden şey ne? Etrafımızda dönen bu kadar olay varken belki de huzurlu olma kısmını kaçırıyoruz. Günün sonunda, işten eve geldiğimizde geriye hayatın huzurlu kısmını yaşamak istiyoruz. Belki de o kadar çok yorulmuş oluyoruz ki, aklımız huzura değil de bir sonraki gün bizi neyin huzursuz edeceğine odaklanıyor. Böylece kendimizi ertesi güne hazırlayıp, zırhlarımızı giyip uykuya dalmaya çalışıyoruz. Anı yani asıl yaşamamız gereken ve hayatın tadını çıkarmamız gereken, tüm koşuşturmalardan bize kalan zamanı kaçırıyoruz.

Bir gün, bizim nehir kenarında çok sevdiğim bir abimle yürürken ona bir soru sormuştum. Neden? Neden bu kadar koşturuyoruz? Cevabı sanırım uzun süre bende kalacak. ‘Durursak düşeriz…

Belki bu konuyu ele alırken, jenerasyonlarımızı ve sosyal imkanlarımızı da göz ardı etmemek lazım. Ama yine de atlamamamız gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum. Mutlu ve huzurlu olmak, insanın elinde. Ne kadar uzun ve ne kadar sağlıklı yaşayacağımız dış etkenlere bağlı olabilir ancak mutlu olmak ve huzurlu olmak aslında insanın kendi içinde mümkün kılabileceği şeyler. Huzurlu bir hayat aslında insanın kendi elinde…

Durma, koş…

Sana belki komik gelecek ama aklını boşaltmak istiyorsan vücudunu yormalısın. Vücudun yorulduğunda ise, kendin dinlenmiş olacaksın. Mutlu olmanın sırrına belki çok azımız eriyor hatta belki de gerçek anlamda hiçbirimiz ulaşmadı. Ancak bedensel uğraşların insanoğlunun stresini ve problemlerini azalttığı bir gerçek. En kolay spor ise yürümek veya yapabiliyorsan koşmak. Bana hayatın çilesinden dert yanan tüm arkadaşlarıma sorduğum bir soru daha var; ‘Neden koşmayı denemiyorsun?’ Ve aldığım cevapların çoğu ‘Nerede? Hangi zamanda?’ şeklinde oluyor.

İnsanoğlu bahane üretmekte çok usta. Hatta hem her şeyin en kolayı hem de her şeyin en güzeli olsun istiyor. Üstüne bir de kendisi gitmesin ama başkaları getirsin istiyor. Yani birisi çıksın ve huzuru markette paketler halinde satın biz de onu taksitle alalım istiyoruz. Aslında yine atladığımız bir şey var. Huzurlu ve mutlu olmak bundan da kolay…

Dışarı değil içine bak…

Giriş kısmında bir soru sormuştum. Peki nedir bizi huzursuz eden şeyler? İnsanların birçoğu kendi huzursuzluklarını dış etkenlere bağlıyor. Kimimiz iş hayatımızdan, kimimiz maddi sebeplerden ve hatta kimimiz ailemizden dolayı huzursuz olduğumuzu düşünüyoruz. Bence tek sebep kendimiz olmalı. Burada travma yaşamış ve haklı sebepleri olan kişileri ayrı tutmamız şart. Ancak geri kalanın bahanelerine inanmam mümkün değil. İnsanı sadece kendi mutsuz edebilir ve hatta insan mutlu ve huzurlu olmak istiyorsa bu sadece kendi elindedir.

‘Mutlu ve huzurlu olmak istiyorsan beklentilerini küçük tut.’ lafını duymuşsundur. Aslında bu laf herşeyi özetliyor. Yani bizi huzursuz kılan şey, kendimize bir hedef koymamız ve bu hedefe ulaşamamız. Dolayısıyla bu laf bize hedefini küçük tut ki ulaşman kolay olsun. Böylece mutlu olman daha kolay olur diyor. Ben hiçbir zaman bu lafa katılmadım. Beklenti kelimesini de hiç sevemedim. Bana dışa bağımlıktan başka bir anlam ifade etmiyor. Al sana, huzursuzluğumuza bulduğumuz bir bahane daha.

Bence mutlu ve huzurlu olmak için insanın kendine dönmesi şart. Bunu her anlamda yapabilmesi gerek. Hırslarından, egosundan ve beklentilerinden arınarak. Kendini anlayarak dünya ile uyum sağlayan insan, huzurun ve mutluluğun sırrına ermiştir.

Paylaştığım diğer konuları da okumak istersen bir link bırakıyorum 🙂

Be the first to comment

Leave a Reply

Your email address will not be published.


*