
Venedik
Karnavalların, köprülerin ve kanalların hakim olduğu bir kent, Venedik. İnsan bu şehirde, başıboş yürümek ve birbirinden güzel köprülerde insanları izlemek istiyor. Venedik, gezilecek yerler bakımından da oldukça zengin bir yer. Biz bir tam günde çoğu yerini görsek de, ilk gezimizde tadı damağımızda kaldı. Biz de ikinci kez hızlı bir tur daha planladık. Galiba yine gezeceğiz çünkü Venedik, her seferinde gözümüzü ve gönlümüzü çalan bir şehir.
Venedik’e ulaşmanın çeşitli yolları var. Karayolu ile gideceksen, park yeri sıkıntısını şimdiden hatırlatayım. Biz, her iki ziyareti de yaz tatili ile birleştirdik. Venedik yakınlarında bulunan Bibione isimli bir tatil yerinde, bir haftalık bir yaz tatili ve bu tatilin ortasında da Venedik ziyareti şeklinde planladık.
Gezilecek yerler bakımından oldukça zengin bir kent olan Venedik hakkında milyonlarca yazı ve binlerce gezi bloğu var. Bu sebeple tekrara düşmek istemem. Ben sana beni etkileyen 5 yeri yazayım bir de yarım saatte Venedik turumun detaylarını anlatayım:)
- Rialto Köprüsü
- San Marco Bazilikası
- Türk Hanı – Fondaco dei Turchi
- Ahlar Köprüsü
- San Marco Meydanı
Rialto Köprüsü
Venedik’te birçok köprü olmasına rağmen, Venedik’in neredeyse sembol köprüsü olan Rialto Köprüsü, San Marco ve San Polo Bölgeleri’ni birbirine bağlıyor.
İlk olarak, bu köprünün bulunduğu yerde 1181 tarihli bir ahşap köprü varmış. Bu ilk köprü Montena Köprüsü olarak geçiyor. Daha sonra bu köprü zamanla yetmemeye başlayınca 1255 yılında yerine yine ahşap olan başka bir köprü yapılmış. Bu yapılan ikinci köprü ise 1310 yılında çıkan bir yangın sonucu kullanılmaz hale gelmiş. Daha sonra yine onarılan ve sürekli sorun çıkaran ahşap yapının yerine bir taş köprünün daha dayanıklı olacağı düşünülmüş.
Yeni yapılacak olan taş köprü için Palladio, Michelangelo gibi mimarlar yarışırken, Antonio da Ponte isimli mimarın tasarımı seçilmiş. Bu tasarım da bugün gördüğümüz yapının bizzat kendisi.
Köprünün her iki ayağını, 400 yıldır kullanılan yaklaşık 6000 kazık destekliyor.
Köprü ‘Aşıklar Köprüsü’ olarak bilinse de Rialto dilimizde pazar demek. Yani köprü aslında ticari amaçlara hizmet etmek için yapılmış. Gerçekten de köprüdeki dükkanlar yüzünden manzaralı fotoğraf çektirmekte zorlanmıştık.

San Marco Bazilikası
Neredeyse 1200 yaşındaki meşhur bazilika, yine San Marco meydanını süsleyen Venedik sembollerinden biri. Ben bu bazilikayı her düşündüğümde, aklıma hemen atlar gelir. Venedikteki İstanbullu atlar…
Bazilikanın üst kısmında görebileceğin bu bronz atlar 1204 yılındaki haçlı seferleri sırasında İstanbul’dan -dönemin Bizans Devleti- (ç)alınarak Venedik’e getirilmiş ve San Marco Bazilikasının üstüne yerleştirilmiş.

Türk Hanı – Fondaco dei Turchi
Türk tüccarların yoğunlukla kullanması sebebiyle, Türk Hanı ismini alan bu bina 13. yüzyılda Giacomo Palmier tarafından yapılmış.
Günümüzde Venedik Doğa Tarihi Müzesi olarak kullanılıyor.
İsmindeki Fondaco aslında Arapça’daki Funduk, yani konak kelimesinden geçmiş.
Türk tüccarların emniyetinin sağlanması için, Venedik senatosu tarafından Türk tüccarlar kullanımına verilen bu bina, Osmanlı-Venedik ilişkilerinin zarar görmemesi amacıyla tahsis edilmiş.

Ahlar Köprüsü
Beni etkileyen diğer bir köprü de Ahlar Köprüsü oldu. İronik bir şekilde, bu köprüyü tasarlayan Antonio Contin aynı zamanda Rialto Köprüsü’nün tasarımcısı, Antonio da Ponte’nin de amcası. Bu arada Antonio da Ponte de İtalyanca köprünün Antoniosu demek.
Yapım yılı 1603 olan bu köprü eskiden esirleri sorgu odasına götürmek için kullanılırmış.

San Marco Meydanı
Belki de dünyanın merkezi olan bu alan, Venedik’in merkez meydanı. Gezimize ilk bu alandan başladık ve geniş bir alan olmasına karşılık çok da kalabalık.
Napolyon burayı, ‘Avrupa’nın en güzel çizim odası.’ olarak tanımlamış.
San Maro meydanı aynı zamanda San Marco Bazilikasına da ev sahipliği yapıyor.

Venedik’te yarım saat
İkinci Venedik turumuzu resmen geçerken uğradık kıvamında yaptık desem yeri. Aslında bu tur içinde ikinci kez Venedik’e 2 tam gün ayırmıştık fakat Covid 19 bizim de planlarımızı değiştirdi. Dolayısıyla planımızdan çıkarmıştık. Ancak Verona’dan Bled Gölü’ne giderken, Venedik tabelasını görünce direksiyon kendiliğinden döndü. Tabi Bled Gölü’nde buluşacağımız arkadaşlarımızı bekletmemek adına hızlı bir plan yaptık ve burada bir buçuk saat geçirebileceğimizi kararlaştırdık. Tabi park yeri aramakla kaybettiğimiz 45 dakikadan sonra tam vazgeçmiştik ki; bir park yeri bulduk. Peki bize kalan 45 dakikada ne yapabilirdik?
Hemen deniz taksilerine yöneldi gözümüz:) Bir deniz taksisine, yarım saatimiz olduğunu ve hızlı bir tur istediğimizi söyler söylemez, adam atlayın dedi. Ve artık yarım saatliğine dünya bizim için daha bir güzelleşti.
Venedik ve gezilecek yerler dendiğinde işin içinden çıkmak zor. Çünkü her köşenin ayrı bir tarihi olduğu gibi ayrı bir de güzelliği var.
Bu sebeple, olur da Venedik’e gidersen mutlaka bir kanal turu yapmalısın. En azından dünya, yarım saatliğine de olsa, sana bir şölen sunacak.
Venedik haricindeki diğer İtalya gezilerim için, bu linki tıklanman yeterli.
1 Trackback / Pingback