
Yaklaşık iki yıldır, Türkiye haritasını Google’a çizmek gibi bir fikrimiz vardı. Fakat çeşitli sebeplerle, bu fikrimizi hep ertelemek zorunda kalmıştık. Bu sene de ocak ayında yaptığımız bütün rezervasyonları, Corona önlemleri sebebiyle mart ayında iptal etmek zorunda kaldık. Ancak daha sonra, Hırvatistan’a tatile çıkmak isteyince, bu planımız şans eseri tekrar gündeme geldi. Bu sefer, Hırvatistan’daki yerimizi rezerve ettikten sonraki bütün rezervasyonları, hikayemize göre bir gün önceden hallettik.
Rotamız Türkiye haritasının bire bir aynısı değil (zaten benim resim dersim de karnede 1 gelmişti, buradan Ufuk hocaya da en içten sevgililerimi sunuyorum:)) Ancak Türkiye haritasını andırıyor ve 7 bölgeye istinaden 7 ülke ve Stuttgart – Ankara arasındaki yaklaşık 2.750 km’lik mesafeye gönderme olarak da yaklaşık 2.750 km olmak gibi ince özelliklere sahip.
Yazımın başında bildirmem gerekir ki, Corona döneminde gezmek işi bizi ilk başta korkuttu. Ancak her gittiğimiz yeri dezenfekte ederek (kapı kollarından, halılara kadar) içimizi biraz olsun rahatlattık. Ayrıca, gittiğimiz yerlerdeki insan kalabalığının oldukça az olması da bize daha rahat hareket imkanı sundu.
İlk durak Como Gölü
Como Gölü, İtalya’nın en büyük gölü değil ancak benim gördüklerim arasında en romantik gölü. Muhteşem manzaralar ile ruhunu dinlendirebileceğin bu göl, aynı zamanda birçok ünlüye de ev sahipliği yapıyor.
Como Gölü, ters Y şeklinde bir göl olup Domaso, Lecco ve Como olmak üzere 3 bölgeden oluşuyor.
Ayrıca, yakınında görmek isteyeceğin birçok başka lokasyon da var.

Stuttgart’tan 14:45 gibi yola çıkarak, akşam 21:00 civarı kiralığımız eve giriş yaptık. Bu yol boyunca toplam 5 ülke gördük. Ayrıca, İtalya ve İsviçre sınırı kısmı dağlarda yavaşladık ancak bir daha geleceğimiz harika yerlerden geçtik.
Como yazımın detayları için linki tıklaman yeterli.
Kısa bir Milan molası ve Garda Gölü
Milan daha önce çok sık geldiğim bir kent. Açıkçası, ben Milan’da çok bir şey bulamayanlardanım. Sanırım moda benim işim değil:) Ancak bir sonraki yerimiz olan Garda Gölü’ne olan rotamızın üstünde olması sebebiyle, neden olmasın dedik. İyi ki demişiz, ilk defa Milan Domu’nun önünde neredeyse kimse yokken fotoğraf çektirebildik. Sanırım, Corona sebebiyle, bu yıl Milan’a gelen turist sayısında azalma olmuş.
Gelelim Garda Gölü’ne… Garda Gölü, İtalya’nın en büyük gölü. İnsana bir denizmiş hissi veriyor. Eğer yolun düşerse, Garda Gölü’nde gezilecek çok yer olduğunu bil. Verona’da kalabilir ve buraya günübirlik gelebilirsin. Ayrıca, Sirmione kasabasını da mutlaka gez.
Garda hakkındaki ayrıntılı yazım için bu linki tıklaman yeterli…

Tarih ve aşıklar kenti Verona
Verona’ya ilk gelişim ve beni çok etkiledi. Sanırım yolum yine düşecek, yani kesin düşürürüm:) Verona, gezilecek yerler bakımından oldukça zengin bir şehir. Aynı zamanda sokaklarında gezmek çok keyifli. Romeo ve Juliet’in de ev sahibi bu kent, tarih kokuyor. Şansımıza, burada da normalden çok daha az turist var. Omuz omuza değmeden böyle bir kentte gezmenin tadına varıyoruz.
Verona ‘da geçirdiğimiz iki gün boyunca hem kenti rahat rahat gezebildik, hem de ruhumuzu bu şehrin sokaklarında yürüyerek dinlendirebildik.

Yarım saatlik Venedik
Verona’daki vaktimizin sonuna geldik. Asıl hedef, Slovenya ve Bled Gölü’nde, çok yakın arkadaşlarımız Ergin ve Ayşegül ile buluşacağız.
Ancak tabelada Venedik yazısını görünce, Esra ile aynı şeyi düşünüyoruz. Yola erken çıktık ve mola için 1,5 saatimiz var.
Evet, daha önce Venedik’e geldik ama bir kahve içilmez mi bu şehirde?
Sonuç olarak, 1,5 saatlik vaktimizin 45 dakikası park yeri aramakla geçiyor. Yine de Venedik, çok sakin. Biz de hemen bir deniz taksisine gidiyoruz ve adama ‘yarım saatte bizi gezdirir misin abi?’ demeden anlıyor derdimizi:)
Şansımıza, Venedik insandan soyutlaşmış harika bir yarım saat yaşattı bize. Rialto Köprüsü, belki de en boş zamanlarını ve en yalnız yüzünü gösterdi bize.
Harika bir Venedik turu sonrası yola devam. Hedef Bled Gölü ve Ljubljana…
Eğer Venedik yazımı ve ayrıntıları okumak istersen, linki tıklaman yeterli..

Ljubljana, Bled Gölü ve Skocjan Mağarası
Kısa Venedik turumuz sonrası, heyecanımız hiç inmiyor. Çünkü yakın arkadaşlarımızla Bled Gölü’nde buluşacağız ve hem turistik hem de deniz tatili yapacağız.
Bled Gölü, harika bir göl. Küçük ancak suyun rengi ve temizliği, kalesi ve adası ile romantik ve doğa harikası. Buzul döneminden kalma bir göl.
Ljubljana ise enteresan bir başkent. Slovenya’nın düzenli ve temiz başkenti. Bu şehri çok beğendik. Turumuz boyunca konaklamak için Ljubljana’da bir ev kiraladık. Gezilecek diğer yerleri ise, burada kalarak gezebildik. Ljubljana ile ilgili yazımı linkte okuyabilirsin.
Slovenya, küçük ama doğa harikası yerleri ile ünlü bir ülke. Bunlardan biri de Skocjan Mağarası. Benim, Slovenya’da gördüğüm yerler arasında, favorim olan yer bu mağara. Daha önce hiç bu kadar derin bir mağara gezmemiştim. İnsan kendini karınca gibi hissediyor resmen.

Rovinj sahilleri ve Pula
Uzun bir yolu arkamızda bıraktık. Artık biraz dinlenme vakti. Rovinj’de ortak kiraladığımız yer, tam bize (3 tıfılla iki aile) göre. Denize yakın. Akşamları çocukları uyutup sohbet edebildiğimiz bir de varendası var.
Rovinj sahilleri, hep taşlık olduğu için biraz korkmuştum açıkçası. Ancak, kumsalları ve denizi o kadar güzel ki, hiçbir sorun yaşamadık. Ayrıntıları bu linkte yazdım. Burası, Türkiye haritasını Google’a çizmek adlı konseptimizin, Hatay kısmına denk geliyor. Haritamızın en güneyindeyiz.
Rovinj kumsallarının yanısıra, tarihi kenti ile de bizi mest etti. Güneş burada bir başka batıyor ve akşam bir başka güzel.

Pula ise, yine tarihi bir kumsal kenti. Rovinj’e gelmişken, Pula’ya da mutlaka uğramalısın. Pula yakınlarında uğrayamadığımız birkaç yere de aşağıdaki yazımda değindim.
Pula hakkındaki ayrıntılar için bu linki tıklaman yeterli.
Viyana gölgesindeki Bratislava
Bratislava, Avusturya tarihinin kalbi olan şehirlerden birisi. Viyana kadar olmasa da çok tarihi bir kent. Ayrıca oldukça ucuz ve kaliteli. Viyana’ya gelecek herkese, burada konaklamasını öneririm. Hem tarihi bir kenti daha görme imkanı hem de daha uygun ve kaliteli konaklama imkanları sunuyor. Üstelik Viyana-Bratislava arası ulaşım çok rahat.
Bratislava hakkında daha ayrıntılı bilgiler için bir link bırakıyorum.
Tarih labirenti gibi şehir, Viyana
Bunu biraz utanarak yazıyorum. Benim ilk Viyana gezim ve sadece 5 saatimiz var. Esra’dan daha önce çok dinlemiştim. Bu sefer birlikte gelmek nasip oldu.
Kısa vaktimiz sebebiyle, ilk işimiz ata arabası kiralamak ve rehberden kent hakkında bilgiler edinmek oldu. Viyana’da en çok hoşuma giden ise, at kokusu oldu. Çünkü şehir görsel olarak tarihi ancak at arabası kokusu ile sanki insana daha da başka bir ruh hali katıyor.
Viyana’da 5 saat içince gayet ayrıntılı gezdiğimizi düşünüyorum. Ayrıntıları okumak istersen, bu linki tıklaman yeterli…
Almanya toprakları ve Chiemsee
Viyana turu sonrası, yavaş yavaş eve dönme vakti geliyor. Son gün Linz ile Budweis’a gitmeyi düşünürken, kendimizi daha önce gitmediğimiz Chiemsee’de buluyoruz. Bunda biraz, eve duyulan özlem duygumuzun da rolü var.
Chiemsee, Bayern’in en büyük ve Almanya’nın üçüncü büyük gölü. İnsana deniz hissi veren göllerden. Uğrak noktası olarak kesinlikle öneririm çünkü otobandan girmesi ve çıkması çok rahat bir yer.
Gezemediklerim…
Öncelikle Türkiye haritasını Google’a çizmek planımızı, yaklaşık olarak da olsa gerçekleştirmek bizi çok mutlu etti. Ancak tabi uğramak isteyip de maddi ve vakti sebeplerden dolayı gidemediğimiz bir çok yer de oldu. Örneğin Graz ve Zagreb, ne yazık ki el sallayıp geçtiğimiz yerlerden iki tanesi.
Ancak bu demek oluyor ki, daha iyi çalışılmış bir Türkiye haritası, seneye bizi bekliyor.
Buraya kadar okuyan herkese çok teşekkür ederim. Umarım keyif almışsınızdır. Yorumlarınızı ve daha iyi olacağınız düşündüğünüz geri bildirimlerinizi dört gözle bekliyorum…
Be the first to comment